Ülkemizin en önemli antik kentinden biri olan Misis Antik Kenti, Adana ili sınırları içerisindedir. Şehrin 27 kilometre doğusundaki bu kent, Ceyhan Nehri’nin hemen kenarında yer alıyor. Misis Antik Kenti’nin özellikleri ise tarihi İpek Yolu üzerinde yer alması ve geçit özelliği taşımasıdır.
Ceyhan Nehri’nin kenarında bulunan ve ikinci bir geçit özelliği taşıyan Misis Antik Kenti, aynı zamanda İpek Yolu üzerinde bulunuyor. Bir dönemin en meşhur ticaret yolu olan İpek Yolu; sadece ticaretle uğraşan kişilerin değil, doğudan batıya ya da batıdan doğuya giden bilgelerin, orduların, dinlerin ve kültürlerin en çok kullandığı yollardan biri olmuş. Bu önemli yol üzerinde yer alan Misis de, dönemin en önemli şehirlerinden biridir.
Ülkemizdeki görülmeye değer yerler arasında yer alan Misis Antik Kenti’nde günümüze kadar ulaşan kalıntılar; M.S 4’üncü yüzyıla ait bir bazilikanın (tapınak) mozaik taban döşemeleri, akropoldeki surlar, dokuz gözlü bir taş köprü, hamam, su kemerleridir. Antik kente gittiğinizde yukarıda belirttiğimiz kalıntıların yanı sıra, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Havraniye Kervansarayı ve tek kubbeli mescidi de görebilirsiniz.
Tarihi Neolitik Çağ’a kadar uzanan Misis Antik Kenti’nin kurucusunun kim olduğu net olarak bilinmese de, Truva kahramanlarından biri olan Mospos tarafından kurulduğu söyleniyor. Geçmişte birçok medeniyete yaşam alanı sunan bu antik kent; Hitit, Makedonya, Slevkos İmparatorluğu, Asurlar, Roma, Bizans, Memlükler, Selçuklu ve Osmanlı’dan kültürel izler taşıyor. M.S. 8’inci yüzyılda yeniden imar edilen Misis Antik Kenti sırasıyla; 965’te Bizans, 1082’de Anadolu Selçuklu Devleti, ardından Antakya Prensliği, Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı himayesine geçmiş. 14’üncü yüzyılın başlarında Memlükler’e geçen bu antik kenti Memlükler’e bağlı Ramazanoğlu Beyliği yönetmiş. Bu dönemde kente Yörük aşiretleri yerleşmiş. 1517 yılında Osmanlı himayesine geçen kent, 1602 yılına kadar Ramazanoğlu Beyliği tarafından yönetilmiş.
Tarih dönemleri içerisinde her zaman gelişmiş bir şehir olarak bilinen Misis’te şehir stadyumu ve akropolü gibi büyük tesisler bulunuyormuş. Şehrin iki tarafından mermer sütunlu geniş bir yoldan yelkenlilerin bağlandığı ırmak boyuna gidiliyormuş. Bu özel kentle ilgili yazılanlara göre; 6’ıncı Selökos da Misis’te oturmuş. Ancak halka çok fazla vergi uygulayınca halk isyan etmiş ve kral sarayını ateşe vermişler. 6’ıncı Selökos, M.Ö. 93 yılında meydana gelen bu yangında hayatını kaybetmiş.
Misis altın çağlarını Romalılar ve Harun Reşit döneminde yaşamış. Roma döneminde şehir büyük surlarla çevrilmiş. Şehir o zamanlar Ceyhan Nehri’nin sağ ve sol kıyılarını işgal ediyormuş. Misis surlarının Adana, Halep ve Köprü olmak üzere 3 kapısı varmış. Adana ve Halep kapıları batı ve doğuya açılıyormuş. Köprü kapısı ise iki tarafı yüksek duvarlı bir geçit ile kaleye irtibat sağlıyormuş.
Misis Antik Kenti’nde 1956 ile 1958 yılları arasında Alman arkeolog Prof. Dr. Theodor Helmuth Bosser başkanlığında kazı çalışmaları yapılmış. 1957 yılındaki kazı çalışmalarında, höyükte İslam dönemine ait kubbeli, tuğladan büyük bir sarnıç çıkarılmış. Yine bu yılda yapılan kazı çalışmalarında bulunan Bizans çanak çömleğinde ise figürlü tasvirler olduğu görülmüş.1958 yılında ise höyüğün doğu yamacında yapılan çalışmalarda Osmanlı, Bizans, Arap ve Roma dönemlerine ait kültür katları, şehir duvarları, kule ve kule kapıları sondaj işlemiyle bulunmuş. 1959 yılında, Misis Höyüğü’nün batısındaki kilisede 4’üncü yüzyıla ait mozaikler bulunmuş. Roma döneminden kaldığı iddia edilen bu kilisenin altında bir de Roma tapınağı olduğu bugün bile düşünülüyor. Daha sonrasında ise, höyüğün merkezinde ve batı yamacındaki kazı çalışmalarında Bizans ve daha sonraki dönemlere ait duvarlar ve yaklaşık 6 metre yüksekliğinde tuğladan kubbeye ait su sarnıcı bulunmuş. Yapılan incelemelerde sarnıcın çok daha eski dönemlere ait olduğu anlaşılmış. Ayrıca, kilise içerisinde bazı Arapça mezar taşları ve çok sayıda Bizans dönemine ait çanak çömlek bulunmuş.