İçel

By | 20 Temmuz 2010

MERSİN – İÇEL İli, Akdeniz Bölgesi’nin Çukurova bölümünün batısında yer alır. 32° 56′ve 35° ll’doğu boylamları ile 37° 26′ve 36° 01 kuzey enlemleri arasında bulunan il, Doğu Akdeniz Havzası’nın büyük bir bölümünü kaplar.

15.853 km21ik yüzölçümüyle Türkiye topraklarının % 2’sini kaplayan il, doğudan Adana’nın Karataş, Merkez, Karaisalı ve Pozantı; kuzeydoğudan Niğde’nin Ulukışla; kuzey ve kuzeybatıdan Konya’nın Ereğli, Karaman ve Ermenek; batıdan Antalya’nın Gazipaşa ilçeleriyle çevrelenmiş durumdadır.

Güneyden Akdeniz ile kuşatılmış bulunan il, kuzeyden Batı ve Orta Toros Dağları’nın yüksek plato ve zirveleriyle, Anadolu’nun iç kesimlerinden ayrılmaktadır.

% 94,3′ü tarıma elverişli olan il topraklarının, yeryüzü şekillerine göre dağılımında en büyük pay % 59,4 ile dağlarındır.

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

İçel il alanı, Doğu Akdeniz Havzası’nda yer almaktadır. Havzanın % 75′ini kaplayan ilin yüzey şekillerini genel olarak dağlar oluşturur. III. Zaman kıvrılmaları ile yükselip daha sonraki tektonik ve volkanik hareketlerde de yeni şekillenmeler kazanan il alanında, şiddetli aşınmalar sonucu, vadilerle parçalanmış geniş platolar ortaya çıkmıştır. Kalkerli ana yapı üzerinde oluşan bu platolar, il topraklarının % 29,4′ünü kaplar. İlde ovalar, kıyı ile dağlar arasında ince şeritler halinde uzanmaktadır. İçel’in güneydoğusunda, Türkiye’nin en verimli ovalarından olan Çukurova’nın bir bölümünü oluşturan, Tarsus ve Berdan ovalan bulunmaktadır.

İçel’de, vadiler güneyden kuzeye doğru sokulduğundan, Akdeniz iklim özellikleri iç kesimlere girebilmektedir. Bu vadi olukları, iç ve yüksek kesimlerde yerleşim ve tarımsal etkinlik merkezleri olarak ortaya çıkmaktadır.

İÇEL DAĞLAR: İçel il alanı, Batı ve Orta Toros Dağları üzerinde bulunmaktadır. İl sınırları içine giren Toros Dağlan, İç Anadolu’nun sönük şekilli Konya Düzlüğü ile Akdeniz arasında, yüksek çatılı bir kuşak halinde, batı-doğu yönünde uzanır. İçel’i kuzeyden çevreleyen Toros Dağlan genç dağlar olup, volkanik, granit, gnays ve mikaşistlerden oluşmuştur. İl topraklannın % 59,4′ünü kaplayan dağlar, Silifke, Gülnar, Anamur ve Mut ilçe topraklannın büyük bölümünü örter. Dağlar, Erdemli’nin batısında kalan Limonlu Çay Vadisi’ne dek görece daha alçaktır. Bu vadinin doğusunda ise daha yüksek ve düzenli bir sıra oluşturur. Doğuya gidildikçe, denizden yavaş yavaş uzaklaşan dağ sırasıyla deniz arasında geniş düzlükler oluşur. Bu geniş düzlüklerde Merkez İlçe ile Tarsus İlçesi yer alır.

BATI TOROS DAĞLARI: Taşeli Platosu’nun batı sınırını oluşturan Batı Toros Dağları, Antalya Körfezi’nin doğusundan İçel Ili’ne doğru, iki kol halinde uzanır. Taşeli Platosu’nun ortasında yükselen bu dağların güney kolu, Alanya ve Gazipaşa ilçelerinin kuzeyinden il alanına girer. Anamur llçesi’nin kuzeyi ile Gülnar llçesi’ni bütünüyle kaplar. Sıra, Silifke’ye dek sürer. Ermenek Göksuyu Vadisi ile Akdeniz kıyı kuşağı arasını dolduran Batı Toros Dağları ‘na, Akçalı Dağları adı verilir. 1.200-2.200 metre yükseltili Taşeli Platosu’nda yer alan Akçalı Dağları, oldukça düzensiz sıralar durumundadır. Bu dağların en yüksek noktası Karaçal Tepesi’dir (2.339 m) (Şekil 2). Akdeniz’e yaklaşınca yükseltisi önemli ölçüde azalmasına karşın, yine de yüksek sırtlar oluşur. Bunlardan önemlileri Toldağ (1.336 m) ile Sazlı Tepe’dir (698 m).

Batı Toroslar’ın kuzey kolu, Ermenek Göksuyu Vadisi ile Hadim Göksuyu Vadisi arasından il topraklarına sokulur. Güney kol kadar yüksek olmayan bu dağlar, Mut’un güneybatısında her iki vadinin birleştiği yerde son bulur. Bu dağlann en yüksek noktası Derinçay’ın batısında yer alan Gökçetaşdağı’dır (1.416 m).

BOLKAR DAĞLARI: Orta Toros Dağları’nın il alanı içinde kalan kesimine Bolkar Dağlan adı verilir. Göksu Vadisi’nin doğusundan başlayan ve Limonlu Çay Vadisi’nin kaynak alanından sonra, düzenli ve yüksek sıralar oluşturan Bolkar Dağlan, İçel topraklarını İç Anadolu’dan bir duvar gibi ayırır.

III. Zaman kıvrılmaları sırasında, Orta Toros Dağlan, her iki yandan basınç altında kalarak bir yay gibi yükselmiştir. İşte Bolkar Dağları, bu yükselmenin en düzenli olduğu kesimlerini kaplamaktadır. Bolkar Dağları’nın en yüksek noktası, ilin kuzeydoğu ucunda yer alan 3.524 metre yükseltili Medetsiz Tepe’dir (Şekil 2). Öteki önemli yükseltiler ise Yıldız Tepe (3.134 m), Mor Dağ (2.454 m), Büyük Eğri Dağı (2.025 m) ve Avlama Dağı’dır (1.889 m).

Orta Toros Dağları, İç Anadolu ile Güney Anadolu’yu birbirinden ayıran sistemli sıralar oluşturduğundan, güç geçit verir. Orta Toroslar’ın tek geçidi, Akdeniz kıyılarını İç Anadolu’ya bağlayan Gülek Boğazı’dır. Gülek Boğazı, Bolkar Dağlan üzerinde ve 1.050 metre yüksekliktedir. Oluşumu, III.Zaman’in ikinci yarısına rastlayan boğaz, kıvrılmalar sırasında, çevresindeki dağlara göre daha az yükselerek oluşmuş bir vadide yer alır.

İlin ikinci önemli geçidi, Orta Toroslar ile Batı Toroslar’ı birbirinden ayırarak Anadolu’nun içlerine doğru sokulan Göksu Vadi Oluğu’ndaki Sertavul Geçidi’dir. Silifke-Mut karayolu bu geçitten Konya’ya bağlanır.

İÇEL PLATOLAR, YAYLALAR: İçel’de il topraklarının % 29,4′ünü kaplayan plato oluşumları çok önemlidir. İlde, Göksu Vadisi’nin batısında kalan Mut, Silifke ve Anamur yöresi, Türkiye’nin önemli platolarından biri olan Taşeli Platosu üzerindedir. Taşeli Platosu, Göksu Vadisi’nin doğusunda Orta Toroslar kuşağı üzerindeki Limonlu Çay Vadisi’ne dek uzanır. Daha doğuda, Bolkar Dağları’nın eteklerinde, derin vadilerle oyulmuş, çok sayıda yüksek plato düzlüklerine rastlanır.

TAŞELİ PLATOSU: Antalya Körfezi’ni doğudan sınırlayan dağlarla başlayan Taşeli Platosu, Erdemli’nin batısındaki Limonlu Çay Vadisi’ne dek sürer. Buralara Antik Çağ’da Taşlık Kilikya anlamına gelen “Cilicia Tracheia” adı verilirdi. Taşeli Platosu, yapı ve şekil bakımından, Antalya Körfezi’nin batısını dolduran Tekeli Platosu’ndan çok farklıdır. Tekeli Platosu’nun temelinde fliş ve şistler ile permokarbonifer oluşumları bulunur. En üstte kretase kalkerleri vardır ve bu yapı, III. Zaman kıvrılmalarında fazla bir değişikliğe uğramamıştır. Oysa Taşeli Platosu’nda, temelde bulunan şistler, flişler ve permokarbonifer oluşumları, yer yer yüzeye çıkarak geniş alanlar kaplamaktadır. Ayrıca, daha engebeli ve yüksek bir yapı ortaya çıkmıştır.

Taşeli Platosu’nun, Akdeniz’e bakan yönünde, Akseki’nin doğusundan Silifke’ye dek uzanan oldukça geniş bir kıyı şeridi vardır. Kıyı şeridinden sonra yükselen platonun, yüksek kesimleri kretase kalkerleri ile kaplıdır. Asıl dalgalı yapıyı da bunlar oluşturmaktadır. Platonun ortasında yer yer yükselen ve Batı Toroslar’ın uzantılarını oluşturan Akçalı Dağları, genellike kalkerlerle kaplıdır. III. Zaman’in ikinci yarısında ortaya çıkan kıvrılma hareketleri sonucunda, Taşeli Platosu’nun kuzey kesiminde, yüzeyi örten kretase kalkerleri batıya doğru kaymış ve daha alttaki permokarbonifer oluşumları yüzeye çıkmıştır. Kaymalarla, Mut-Silifke arasında bugün Göksu Vadisi denilen jeolojik bir alçak bölge oluşmuştur.

Taşeli Platosu’nda, Tekeli Platosu’nda da olduğu gibi kapalı havzalara rastlanmaz. Bu nedenle, sözü edilebilecek genişçe bir ova ya da düzlük yoktur. Burası geniş anlamıyla, fiziksel coğrafyadaki “plato” tanımına tam olarak uymaktadır. Yüksek ve sürekli sıradağlar, bunlar arasında uzanan geniş, dalgalı ve çok yüksek yaylalarla derin vadiler Taşeli Platosu’nun temel yüzey şekillerini oluşturur. Taşeli Platosu’nun aşağı-yukarı yarısında yükselti 1.500 metrenin üzerindedir. Yükseltisi 1.000 metrenin altında olan yerler, yalnızca vadi oluklarında görülür.

Taşeli Platosu’nda iklim oldukça serttir. Tarım alanları oldukça sınırlıdır.

Göksu Vadisi dışında, hayvancılığın ot gereksinimini karşılayacak yeterli otlaklar da yoktur.

Bütün bu nedenler platonun genellikle yerleşime elverişli olmaması sonucunu doğurmaktadır. Buna karşın platonun sulannı toplayan Göksu Irmağı’nın aktığı vadi, hem geniş tarım toprakları bulunması, hem de iklim özellikleri açısından, toplumsal etkinliklerin yoğunlaştığı bir yöre olmaktadır.

Taşeli Platosu’nun Akdeniz’e ve Göksu Vadisi’ne bakan kesimlerinde, yaz aylarında yöre halkının yaylak olarak kullandığı yaylalar vardır. Bunların başlıcaları, Silifke’de Balandız, Gökbelen ve Kırobası; Anamur’da Kaş, Beşoluk ve Kozağaç; Gülnar’da Bardat, Tersekan ve Balyaran; Mut’ta Kozlar, Çivi, Söğütözü ve Sertavul yaylalarıdır.

İçel’de, Limonlu Çay Vadisi’nden sonra, yüksek ve düzenli sıralar oluşturan Bolkar Dağları’nın Akdeniz’e bakan yüzlerinde, vadilerle parçalanmış plato düzlükleri uzanır. Genellikle, kıyıdan 30-60 km uzaklıkta bulunan bu platolar, 700-1.500metre arasındaki yükselti basamaklarına serpilmiş durumdadır. Bu platolar üzerinde, Merkez llçe’de Gözne, Fındıkpınarı, Soğucak, Mihrican, Ayvagediği ve Kızılbağ; Tarsus’ta Namrun ve Sebil; Erdemli’de Sorgun, Küçükfindık ve Güzeloluk gibi yaylahk alanlar bulunmaktadır.

İçel AKARSULAR: İçel il alanı bütünüyle. Doğu Akdeniz Havzası’nda yer alır. Batı ve Orta Toros Dağları’nın sarp ve eğimli yüksek kesimlerini kaplayan il topraklan. Akdeniz’den gelen yağmur yüklü bulutlara açık olduğundan, fazla yağış alır. İlde. yeryüzü şekillerinin ana çatısını oluşturan dağlar ve platoların bazı bölümleri ormar. örtüsünden yoksundur. Bu nedenle, akarsuların su rejimleri, genellikle düzensizdir. Yüksek oranda mil taşımalanna karşın akarsular, iyi nitelikli sulama suyu özellikleri göstermektedir.

DOĞU AKDENİZ HAVZASI: Alanya’ mn doğusundaki Sedir Çayı, daha doğudaki Tarsus Irmağı ve bu ikisi arasında kaJan öbür akarsuların su toplama alanlan Doğu Akdeniz Havzası ‘m oluşturur. % 75′i İçel il sınırlan içinde kalan havza, ülke yüzölçümünün % 2,7’sini kaplayan orta büyüklükte bir havzadır. Doğu Akdeniz Havzası’nın en önemli akarsuyu Göksu Irmağı’dır.

Toplam su toplama alanı 22.000 km2′ye ulaşan Doğu Akdeniz Havzası, Anamur, Silifke, Tarsus ve öteki küçük alüvyal düzlükler dışında dağlıktır. Yükselti 2.000 metreye çıkmakta, sırt ve doruklarda 3.000 metreyi geçen kesimler de bulunmaktadır. Havzanın, yıllık su hacmi 9 milyar m3 dolayındadır. Doğu Akdeniz Havzası’nda, kıyıya yakın kesimde 212.256 hektar ovalık alan vardır. Buovalann yaklaşık 150.000 hektan sulanabilir niteliktedir. Havzadaki ovaların % 90′ı, bunlardan sulanabilir nitelikteki toprakların ise % 100′e yakın bölümü İçel il sınırları içinde kalmaktadır.

Göksu Irmağı: Taşeli Platosu’nun sularını toplayarak, Silifke Ovası’ndan denize dökülen Göksu Irmağı, 10.000 km21ik su toplama alanı ve 250 talik uzunluğu ile Güney Anadolu’nun en önemli akarsularından biridir. Irmak, Hadim Göksuyu ve Ermenek Göksuyu adı verilen iki kolun birleşmesinden oluşur. Her iki kol da kaynaklarını Yedi Kaza Yaylaları’ndan alır.

Hadim Göksuyu, önce Balcılar Çayı adı altında kuzey yönünde akar. Sonra doğuya yönelir ve batıdan Korualan yöresinden, kuzeyden özyurt Dağları’ndan kaynağını alan küçük dere ve çaylarla birleşir. Güneydoğuya dönerek Çampınar bölgesinden İçel topraklarına girer. İl alanı içinde akarsunun vadi tabanı genişler ve Mut’un batısında Orta Toroslar’ın batı kesimlerinin sularını toplayan Kestelkapısı Deresi’ni alır. Güney yönünde akarak Ermenek Göksuyu ile birleşir.

Batı Toroslar‘ın Antalya il sınırlan içindeki uzantılarından kaynaklanan Ermenek Göksuyu ise önce Gevne Çayı adı altında doğu yönünde akar. Pınarönü yöresinde, Ermenek yöresinin sulannı toplayan Küçük Çay ile birleşir. Daha sonra Evsin yöresinde İçel topraklarına girer. Hafif kuzeydoğuya döner. Hadim Göksuyu ile birleşir.

Her iki kolla birleştikten sonra suyu iyice bollaşan Göksu Irmağı, Kışlaköy’e varmadan kuzeydoğudan Kurtsuyu Deresi’ ni alır ve Silifke’de denize dökülür.

Göksu Irmağı, bol yağış alan yüksek kesimlerin sularını toplamaktadır. Ayrıca, yer yer yüzeye çıkan güçlü yeraltı kaynakları ile de beslenir. Ermenek Göksuyu’nun taşıdığı su miktarı, Kırkyalan’da 69 m3/sn, akıttığı ortalama su miktarı ise 118 m3/sn’ dir.

Tarsus Çayı: Kaynaklarını Bolkar Dağları’nın güney eteklerinden alan Tarsus Çayı, Kadıncık Deresi ile Cehennem Deresi’ nden oluşur. Kadıncık Deresi’nin kaynak alanı kış aylarında sürekli kar altında bulunur ve bu kar örtüsü yaz aylarına değin erimez. Yazın eriyen kar suları ise kalkerli yapı nedeniyle yeraltına iner. Bu nedenle Kadıncık Deresi’nin suyu azdır. Kadıncık Deresi, güneydoğu yönünde, yer yer daralıp genişleyen bir vadide akar. Suçatı yöresinde Gökbirevlek ve Çoçak sularının birleşmesiyle oluşan Cehennem Deresi ile birleşir.Bundan sonra Tarsus Çayı güneye yönelir ve Tarsus ‘ta denize dökülür.

Yaklaşık 2.000 km2′lik bir alanın sularını toplayan 150 km uzunluğundaki Tarsus Çayı’nın suyu, su toplama alanı Orta Toros Dağlan’nın bol yağış alan en yüksek kesimlerinden oluştuğundan yaz-kış boldur. Kar örtüsü güç eridiğinden çayın yüzeysel akışı zayıftır. Buna karşın, kar suları kalkerli yapıda yeraltına indiğinden yeraltı gölleri ve su depolan oluşturmaktadır. Bu yeraltı su kaynaklan, bir baraj gibi Tarsus Çayı’m sürekli beslemektedir. Bu nedenle, Tarsus Çayı’nın akışı düzenlidir, yaz aylarında bile suyu azalmaz.

Tarsus Çayı’nın Suçatı’nın güneyindeki debisi, en çok 1.222 m3/sn, en az 9,33 m3/sn’dir. Ortalama akış ise 40,5 m3/sn dolayındadır.

Tarsus Çayı’nın geçtiği yerlerde eğim yüksek olduğundan akışı hep hızlıdır. Hızın kesilmesini sağlayacak düzlük alanlar pek bulunmadığından, şiddetli yağışlar taşkınlara yol açmaktadır.

İlde, Göksu Irmağı ve Tarsus Çayı dışındaki akarsular genellikle kısadır. Göksu Vadisi’nin doğusunda Orta Toros Dağları düzenli ve yüksek sıralar oluşturur. Denize koşut uzanan bu dağların su bölüm çizgisini oluşturan sırtlar ile deniz arasındaki uzaklık fazla olmadığından, bu bölgedeki akarsuların boyları kısa ve suları azdır. Bu akarsuların en önemlileri Limonlu Çay, Sorgun Çayı ve Aslanköy Deresi’dir.

Limonlu Çay: Kaynağını Karaydın yöresinin kuzeyindeki dağlardan alan Limonlu Çay, Aksıfat ve Eldilek derelerinin birleşmesiyle büyüyerek Erdemli’nin batısında Akdeniz’e dökülür. Limonlu Çay’ın Kızılgeçit yöresindeki debisi, en çok 61 m3/sn, en az 3,56 m3/sn’dir. Ortalama akış 10m3/sn dolayındadır.

Uzunluğu 130 km kadar olan Limonlu Çay’ın denize döküldüğü yerde küçük bir alüvyal ova oluşmuştur.

Sorgun Çayı: Limonlu Çay’dan daha küçük olan Sorgun Çayı, Küçük Sorgun ve Değirmenbaşı pınarlarının birleşmesiyle oluşmaktadır. Yaklaşık 90 km uzunluğunda olan Sorgun Çayı, Erdemli’de alüvyal düzlükler yaratarak Akdeniz’e dökülür.

Aslanköy Deresi: Bolkar Dağlan’nın güney yamaçlarından kaynaklanan Aslanköy Deresi, önce kuzeydoğu yönünde akar. Çağlarca yöresinde, güneye dönüp Merkez İlçe sınırları içinde Akdeniz’e dökülür. Yaklaşık 100 km uzunluğundaki dere, denize döküldüğü yerde, alüvyal düzlükler oluşturur.

İçel’de, Silifke ile Anamur arası, Taşeli Platosu’nun denize en fazla yaklaştığı kesimidir. Yörede birbirine koşut akan ve Akdeniz’e dökülen çok sayıda kısa dere ve çay vardır. Bunların bir kesiminin suları azdır ve genellikle yaz aylarında kurumaktadır. En önemlileri, Anamur Çayı, Bakırçay ve Sipahil Deresi’dir.

Anamur Çayı: Yaklaşık 70 km uzunluğundaki Anamur Çayı, Anamur Yaylaları’nın sularını toplar. Yöre, genellikle kalkerli yapıdadır. Yüzey sularının büyük bir bölümü yeraltına inmekte, daha sonra yükseltinin düşmesiyle yeniden yüzeye çıkmaktadır. Bu kaynaklar, Anamur Çayı’m sürekli olarak beslemektedir. Çeşitli kaynak sularının birleşmesiyle suyu bollaşan Anamur Çayı Büngüldek yöresinde bir şelaleden döküldükten sonra Evciler yöresinde güneye döner ve Anamur’da, bir kıyı ovası oluşturarak denize dökülür.

Anamur Çayı’nın, Alaköprü yöresinde en çok debisi 478 m3/sn, en az 2,40 m3/sn’dir. Ortalama akış 38 m3/sn dolayındadır.

Bakırçay: Akçalı Dağları’nın güney yamaçlarından kaynaklanan Bakırçay, büyük bir akarsu değildir. Yaklaşık 60 km uzunluğunda olan akarsu, hızlı bir akışla, Anamur’un doğusundan denize dökülür. Döküldüğü yerde küçük bir ova oluşmuştur.

Sipahil Deresi: 35-40 km uzunluğunda küçük bir akarsudur. Kaynağını Gülnar’ın güneyinden alır. Suyu fazla değildir. Denize döküldüğü yerde, vadisi genişler ve kıyı ovaları oluşur.

İçel GÖLLER: İçel lli’nde Akdeniz kıyısındaki birkaç set gölünden başka önemli göl yoktur. Silifke ile Taşucu arasındaki Akgöl ve Keklik Gölü ile Paradeniz Gölü bunların başlıcalarıdır. Gülnar’ın Hortu Köyü’nde kille kaplı çöküntü çanaklarının su ile dolmasından oluşmuş iki küçük göl vardır. Tarsus Çayı’nın denize döküldüğü yerde de, bir set gölü durumunda olan Aynaz Bataklığı oluşmuştur.

Bütün bu göller, bir noktasından denizle bağlantılı önleri kum ve çakıl. yığmlarıyla kapanmış, deniz girintileri şeklinde lagün gölleridir. Denizle bağlantılı olduklarından suları tuzludur. Bu göllerde bol balık yaşar.

İçel DENİZLER: Antalya Körfezi ile Mersin Körfezi arasında kalan Taşeli Yarımadası’nı kaplayan, İçel lli’nin güneyi, Anamur’dan Tarsus’a dek Akdeniz ile çevrilidir. İlin Akdeniz kıyıları, yer yer kayalıktır.

İli kuzeyden sınırlayan Toros Dağları, sarp sırtlarıyla denizle iç kısımlar arasında doğal bir sınır oluşturur. Bu nedenle, İç Anadolu’dan Akdeniz kıyılarına geçiş çok güçtür. Kuzey-güney yönünde uzanan dağlar, kıyıya dek sokulur, önemli burunlar oluşturur. Anamur, Kızıl Burun, Dana ve Incekum burunları bunların başlıcalarıdır.

İçel’in, Akdeniz kıyısında dört limanı, Mersin, Taşucu, Gilindire ve Anamur limanlarıdır. Ayrıca, Akdeniz’e sokulan burunlar arasında, sayısız küçük koylar vardır.

Yaklaşık 108 km uzunluğunda doğal kumsalı bulunan İçel’in Akdeniz kıyıları, Türkiye’nin turizm potansiyeli en yüksek yerleri arasındadır. Mersin’de ortalama deniz suyu sıcaklığı 20,4 °C, en yüksek sıcaklık 29,1, en düşük sıcaklık ise 11,6 °C’dir (Tablo 1, Tablo2). Son yıllarda, hızlı sanayileşme nedeniyle, deniz önemli ölçüde kirlenmiştir. Bu kirlenme, deniz ürünlerinin azalmasına yol açmaktadır.

Ayrıca, ilin kıyılarında, akarsuların denize kavuşma noktalarında bataklıklar oluşmaktadır. Bu bataklıkların bir bölümü kurutulmuştur. Bir bölümünde ise kurutma çalışmaları sürdürülmektedir, örneğin, Tarsus Çayı’nın denize döküldüğü yerde oluşan geniş bataklıklarda okaliptüs ormanları kurularak bu bataklık ortadan kaldırılmıştır.

İçel VADİLER VE OVALAR: 11 alanını kaplayan Batı ve Orta Toros Dağlan’nın temel özelliği, yüksek ve sürekli sıralar oluşturmasıdır. Bu sıraların arasında geniş plato düzlükleri vardır. Akdeniz kıyı kuşağı ve Göksu Irmağı çevresi dışında geniş sayılabilecek ova yoktur. İlin bu kesimlerinde vadiler önemli yer tutmaktadır.

Kalkerli yapının yer yer yüzeye çıktığı bu yüksek platolarda, akarsular derin vadilere gömülmüş durumdadır. Bu vadilerin kimi kesimlerinde taban genişlemiş ve iki yanda şerit biçiminde bükler ve tarım alanları oluşmuştur. Akdeniz iklim özellikleri, güneyden kuzeye doğru uzanan bu vadilerden Toros Dağlan’nın içlerine dek sokulur. Vadilerin yamaçlarında, verimli tarım toprakları bulunan taraçalar yer alır. İlin iç kesimlerinde yerleşmeler, genellikle, bu tip vadi oluklarına sıkışmış durumdadır.

GÖKSU VADİSİ: İlin en önemli vadisidir. Hadim Göksuyu Vadisi kuzeyden, Ermenek Göksuyu Vadisi ise batıdan il alanına girer. Taşeli Platosu’nda, tarım yapılan tüm alanlar bu iki vadide toplanmış durumdadır.

Hadim Göksuyu Vadisi, il sınırı yakınında kısa ama dar ve derin bir boğaza dönüşür. Daha sonra tabanı biraz genişler. Bu genişleyen tabanda şerit biçiminde tarım alanları sıralanır. Vadi tabanının son bulduğu noktalarda ise köyler kurulmuştur. Göksu Vadisi, Kravga yakınında yeniden daralır, sonra Ermenek-Mut yolu yakınında genişlemeye başlar. Mut dolayında iyice açılır. Vadi tabanının oluşturduğu geniş düzlükler, verimli topraklarla örtülüdür. Bu noktada, Hadim ve Ermenek Göksuyu vadileri birleşir.

Evsin bölgesinden il alanına giren Ermenek Göksuyu Vadisi, dar ve derin bir boğaz biçiminde Kırkyalan’a dek sürer. Burada tabanı genişleyerek Hadim Göksuyu Vadisi ile birleşir.

Her iki Göksu Vadisi, Suçatı Bükü denen yerde birleştikten sonra, taban yavaşça daralarak Haydar Köyü yakınlarına gelir. Haydar Köyü’nden sonra, vadi arka arkaya boğazlar oluşturarak Silifke’ye ulaşır. Bu kesimde hızla genişler. Bu genişleyen taban üzerinde, İçel’in en önemli alüvyal ovalarından Silifke Ovası oluşmuştur.

Silifke Ovası: Silifke Ovası, Göksu Irmağı’mn taşıdığı alüvyonların birikmesi ile oluşmuştur. Ovanın uzunluğu doğu-batı yönünde 15 km, eni ise kuzey-güney yönünde 7 km’dir. Alam 10.000 hektardır. Kuzey kesiminin yükseltisi 50 metreye ulaşıyorsa da, ovanın ortalama yükseltisi 2-10 metre arasındadır. Silifke Ovasi’nın 7.520 hektarı alüvyal topraklarla, geriye kalan bölümü kolüvyal topraklarla örtülüdür. Kıyıya yakın kesimlerdeki topraklar ağır yapılı, çorak ve kumluktur. Bu alanlarda iyi sulama sistemleri uygulayarak tarım yapılabilir.

Silifke Ovası’nın iklimi,ilin öteki kıyı ovalarına göre daha serttir. Kış aylarında, Taşeli Platosu’nun soğuk rüzgârları, Göksu Vadisi’nden Silifke Ovası’na sokulur. Basınç farkı nedeniyle, soğuk rüzgârlar ovadan Akdeniz’e doğru eser. Şiddetli ve sürekli soğuk rüzgârlar, ilkbaharda yer yer don olayına neden olur. Üç yanı denizlerle çevrili olmasına karşın, ovanın iklim özellikleri turunçgiller üretimim kısıtlar. Ovada yaz ayları ise öbür kıyı ovalarına göre daha serindir.

Silifke Ovası, tarım ürünleri dışında genellikle doğal örtüden yoksundur. Yer yer görülen yeşil alanlar zeytinlik ve dutluklardır.

Silifke Ovası’nda tarla bitkilerinden buğday, arpa ve çavdar ile baklagil türlerinden fasulye, mercimek, bakla ve pamuk ekimi yapılmaktadır. Sebzelerden domates, kabak ve bamya, meyvelerden portakal, mandalina, üzüm ve muz yetiştirilmekte, kavun-karpuz ekilmektedir.

Silifke Ovası’nın güneybatısında, kıyı kordonlarının kapattığı iki lagün gölü vardır. Bunlardan Paradeniz Gölü’nün, bir boğazla deniz bağlantısı vardır. Akdeniz’in suları kabarınca, Paradeniz’in suları da kabarır ve bir boğaz ile Akgöl’e geçer.

İçel’de Anamur Ovası ile Silifke Ovası ve Silifke Ovası ile Berdan Ovası arasında, dağlar kıyıya çok yaklaştığı için, geniş vadilere ve büyük ovalara rastlanmaz. Yalnızca, dere ve çayların kıyı şeridine yığdığı alüvyonlarla oluşmuş küçük ovalar vardır. Bunların en önemlileri, Bakırçay’ın vadi tabanına yığdığı alüvyonlarla oluşturduğu Bozyazı Ovası ile küçük derelerin taşıdığı maddelerle oluşan 840 hektar genişliğindeki Gilindire Ovası ve Ovacık Ovası’ dır. Ayrıca, Erdemli’nin doğusunda, Karakız Dere ve öteki küçük akarsuların taşıdığı alüvyonlarla oluşan verimli tarım toprakları vardır.

Bu ovalar, az yer kaplamalarına karşın, yağışların bu kesimlerde fazla oluşu ve rüzgârlara karşı korunaklı bir topografîk yapı olması nedeniyle muz, meyve ve sebze gibi pazar ürünlerinin yetiştirilmesine elverişlidir.

ANAMUR ÇAYI VADİSİ: Taşeli Platosu’nun güney kesimlerinden, iki kol halinde başlayan Anamur Çayı Vadisi kalkerli yapı üzerinde derinleşmiş bir boğaz şeklindedir. Evciler yöresine dek çok dar ve dik olan vadi, Evciler yöresinden sonra güneybatı yönünde bir yay çizer ve tabanı yavaş yavaş genişlemeye başlar. Anamur’ da, vadi iyice genişler, doğudan ve batıdan kıyı şeridi ile bütünleşir. Bu geniş düzlükler üzerinde İçel’in önemli ovalarından biri olan Anamur Ovası bulunur.

Anamur Ovası: Anamur Burnu’ndan doğuya doğru, Azı Dağı adı verilen çamlık tepelere dek uzanan bu ova oldukça geniştir. Alanı yaklaşık 5.660 hektar olan Anamur Ovası, Anamur Burnu’nun doğusundan ve batısından, akarsu vadileri boyunca içerilere doğru sokulur. Uzunluğu 10, genişliği ise 5 km dolayındadır.

Başta Anamur Çayı olmak üzere, öbür küçük derelerin taşıdığı maddelerin birikmesiyle oluşmuş bir ovadır.

Ovanın büyük bölümü alüvyal topraklarla, Anamur Burnu’nun batısındaki vadi içleri ise kolüvyal topraklarla kaplıdır. Topografik yapısı nedeniyle, kuzeyden gelebilecek soğuk rüzgârlara kapalıdır. Ovadan sonra Taşeli Platosu birden yükseldiğinden, Akdeniz’den gelen yağmur yüklü bulutları tutar. Bu nedenle ova, Tarsus ve Berdan ovalarına göre daha fazla yağış alır.

Anamur Ovası’nın, denizden yüksekliği yaklaşık 50 metredir. % 5′e yakın bir eğimle denize doğru alçalır. Alçak kesimlerinde yer yer taban suyu yükselmekte ve tuzluluk artmaktadır. Bu iki etken tarımsal etkinliklere önemli sınırlamalar getirir.

Çok verimli olan ovada, pamuk ekimi,

sebzecilik yapılmakta ve turunçgiller yetiştirilmektedir.

TARSUS VADİSİ: Bolkar Dağlan’nın güneydoğu yamaçlarından başlayan Tarsus Çayı Vadisi, çok dar ve diktir. Dağların yüksek eteklerinden başlayan Kadıncık ve Cehennem dereleri vadileri, Karadirlik’in kuzeyinde birleşinceye dek genellikle dar boğazlar şeklindedir. Daha sonra, doğudan güneye bir yay çizen Tarsus Çayı Vadisi, kıyı kuşağına ininceye dek, fazlaca genişlemez. Tarsus Vadisi’nin dar ve derin olmasının iki nedeni vardır: Birincisi, vadinin 3.000 metre yükseklikten deniz düzeyine hızla alçalmasıdır. İkincisi ise, ana yapı kalkerli olduğundan suya direnci az olan kalkerli oluşumların kolayca aşmmasıdır.

Kıyıya yakın kesimlerde vadi tabanı birden genişleyerek Seyhan Irmağı’nın vadi tabanı ile birleşir. Bu geniş düzlükler üzerinde Tarsus ve Berdan ovaları yer almaktadır.

Tarsus Ovası: Çukurova’nın bir parçası durumunda olan, Tarsus Ovası, Tarsus Çayı (Berdan Irmağı) ile Seyhan Irmağı arasını bütünüyle kaplamaktadır. 85.000 hektar alan kaplayan Tarsus Ovası, kıyıdan kumul setleri ve lagün gölleri ile ayrılmış durumdadır. Denizden yüksekliği ortalama 50 metre olan Tarsus Ovası’nın eğimi, % 5′in altındadır. Ovanın en büyük sorunu, yüksek taban suyu ve tuzluluktur. Yöre aynı zamanda ilin en az yağış alan kesimidir. Bu durum, tarımsal etkinlikleri önemli ölçüde sınırlamaktadır. Ama, son yıllarda sulama sisteminin gelişmiş olması, bu olumsuzlukları önemli ölçüde ortadan kaldırmıştır.

Alüvyal topraklarla kaplı olan Tarsus Ovası’nda, Akdeniz iklimine uygun tüm ürünler yetiştirilmekte, meyvecilik ve sebzecilik yapılmaktadır.

Berdan Ovası: Ülkenin en geniş tarım alanı olan Çukurova’nın batı ucunu oluşturan Berdan Ovası, Tarsus Çayı ile bu çayın batısında kalan Toroslar’ın etekleri arasındaki alanı kaplamaktadır. Yüzölçümü yaklaşık 40.000 hektar olan ova, denizden ortalama 50 metre yüksekliktedir. Ova, denize doğru % 5′in altında bir eğimle alçalır. Yağışlar daha çok kış ve bahar aylarında düşmekte, yaz ayları kurak geçmektedir. Kuraklığın tarıma getirdiği kısıtlamalar, son yıllardaki yoğun sulama çalışmalarıyla büyük oranda giderilmiştir.

Ovada, denize yaklaşıldıkça taban suyu yükselmekte ve tuzluluk artmaktadır. Ova ile deniz arası Kozanlı’ya dek kumlarla kaplıdır.

Alüvyal topraklarla kaplı ovada, pamuk ekimi, sebzecilik ve turunçgiller üretimi yapılmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir